Bu tehdit karşısında ülke genelinde birtakım tedbirlerin alınması sonucu kendimizi aniden daha önce hiç de alışık olmadığımız bir yaşam tarzı içinde bulduk. Sosyal izolasyon ve mesafenin koruma önlemleri altında baş sıraya oturması sonucu gündelik rutinimizden uzaklaşmak durumunda kaldık.
“Pandemi” birçok işyerini de oldukça olumsuz yönde etkiledi. Hammadde tedarikindeki sıkıntılar, siparişlerin azalması ile müşteri kaybı ve üretim kapasitelerinin tam olarak doldurulamaması gibi nedenlerle firmalar faaliyetlerini tamamen veya kısmen durdurarak haftalık çalışma sürelerini azalttılar. Bu durum işveren ve çalışanı ekonomik olarak zorladı. Hayat tarzımızda yapmak durumunda kaldığımız değişikliklerin yanı sıra ekonomik problemlerin toplumun önemli bir kesimini sıkıntıya sokması ve bu dönemin ne zaman son bulacağının belirsizliğinin devam etmesi toplum ruh sağlığında olumsuz etkiler yaratmaktadır.
Beden sağlığımızı korumak adına gerekli önlemleri en üst seviyede almaya gayret ediyoruz. Peki ya ruh sağlığımız? Aslında sağlıklı bir birey olmanın şartı beden ve ruh sağlığının beraberce iyi olmasından geçiyor. Beden ve ruh sağlığı bir bütün ve birbirlerinin kötü ya da iyi olma hallerinden etkileniyorlar.
Pandeminin halen devam ediyor ve vaka sayılarının da artıyor olması endişelerimizi yeniden tetiklemeye başlamış olabilir. Kaygımızın bir nebze daha artması bizler için olumsuz bir tablo değil. Varlığımızı tehdit eden bir virüs var ve korku bizi ona karşı koruyan, hayatta kalmamıza destek bir mekanizma. Ancak bu duyduğumuz korkunun seviyesi önemli. Korku günlük hayatımızı ve iş yaşantımızı aksatacak aile içi ilişki ve iletişimi olumsuz şekilde etkiyecek bir seviyeye olmamalıdır. Unutulmamalıdır ki her şeyi kontrol etmemiz mümkün değildir. Sağlığımızı tehdit eden koronavirüs ile ilgili olarak sürekli geleceğe yönelik tahminlerde bulunmak yerine bugün sahip olunan olumlu durumlara odaklanmak; bugünü kendimiz için belirgin hale getirmek, yarını planlamak yerine bugünü planlamak ve kontrol alanımızın içinin kontrolünü sağlamak yükselen kaygı seviyemizi düşürmeye yardımcı olacaktır.
Sosyal izolasyon depresyon, kayıp duygusu, finansal kaygılar ve yalnızlık duygularını ile kişilerin karantina süreçlerinde aileleri ile daha fazla vakit geçirmek durumunda olmaları, aile içi şiddet ve alkol tüketimini arttırabilmektedir. Sosyal ilişkiler, mümkün olduğunca teknolojik olanaklar kullanılarak sürdürülmelidir. Bu dönemde duygu ve düşüncelerin farkında olmak onları kabul etmek, gerçekçi bir biçimde değerlendirmek ve ihtiyaç duyduğunuzda sevdikleriniz ile paylaşmak önemlidir.
İşverenin çalışanının sağlığını koruması kapsamında Covid-19’in işyerlerinde bulaş riskini azaltmak amacıyla uzaktan çalışma ya da evden çalışma modeli çeşitli düzeylerde uygulanmaktadır. Evden çalışma modelinin avantajları olduğu kadar bazı dezavantajları da bulunmaktadır. Bazı çalışanlar için işyeri sosyalleşmenin bir parçası olup çalışma ortamlarını uzun vadeli ilişkiler kurmaları için bir fırsat olarak görürler. Uzaktan çalışma iş arkadaşlarından soyutlanmayı gerektirmesi dolayısıyla, çalışanlarda sosyal etkileşimlerini kaybedecekleri hissini yaratacağı için tercih edilmeyen bir durum olarak ortaya çıkabilir. Motivasyon ise bazı çalışanlar için ekip çalışması ile güçlenen bir kavram. Tek başına çalışırken öz disiplini sağlamakta güçlük çeken birçok çalışan da mevcut. Bazı çalışanlar için bir kurumun parçası olduğuna dair aidiyet hissi aynı fiziksel ortamı paylaşmak ve beraber çalışmak ile pekişiyor. Evden çalışma bazen iş ve aile arası rollerde de çatışmalara neden olabiliyor. Bu kapsamda evden çalışma sisteminin daha sağlıklı bir şekilde yönetilip verimli hale getirilmesi için işveren ve çalışanların dikkat etmesi gerekli noktalar bulunmaktadır.
Çalışanlar kendilerine mutlaka bir çalışma ortamı oluşturmalı ve çalışma saatleri içerisinde bu ortamda çalışmaya devam etmelidir. Günlük çalışma planı yapılmalı, bir rutin oluşturulmalı ve çalışma saatleri ile kişisel zaman birbirinden ayrılmalıdır. Tıpkı ofisteki gibi mola saatleri belirlenmeli ve bu saatlere riayet edilmelidir. İş arkadaşları ve yöneticilerle aktif ve efektif iletişim kurulmaya devam edilmeli, düzenli bilgi paylaşımı yapılmalıdır. Uzaktan çalışma uygulamasını bir fırsat haline çevirmek de mümkün. İşe gidiş geliş ve trafikte kaybedilen zamanın kazanılacağı düşünülürse, bu zaman dilimini daha önce zaman ayırılamayan alanlara ayırma fırsatı yaratacaktır.
Şirketlerin bu gibi dönemlerde çalışanlarına verdikleri destek şekli ve miktarı onların yaşantı, deneyim ve motivasyonları üzerinde oldukça etkili olacaktır. Çalışanların değişen şart ve dönüşüm faaliyetlerine karşı verdikleri tepkiler belirlenmeli, iyi anlaşılmalı ve değişime hazır olmaya destek olmak için tedbirler alınmalıdır. Kurumlar çalışanlarının morallerini yüksek tutmalarına ve psikolojik destek sunmak için gerekli şartları oluşturmalı, işveren olmaktan çok destekleyici bir tutum içerisine girmelidirler. Pandeminin yarattığı belirsizlik hali sağlığını ve işini kaybetme kaygısını beraberinde getirmektedir. Belirsizliğin çalışanlar üzerinde yarattığı sıkıntılı durumları en aza indirebilmek için şirketler şeffaf iletişimi benimsemelidir. Bu dönemde aldığı önlem ve aksiyonlar ile çalışanlarına destek olan şirketlerin şüphesiz ki bu süreçte değerlerine değer katacaktır.
Işıklı, S.(2020). Covid-19 Salgın’ın Psikolojik Sonuçları ve Etkili Başa Çıkma Yöntemleri.
20 Eylül 2020 tarihinde https://corona.hacettepe.edu.tr/wp-content/uploads/2020/06/Covid-19_psikolojik_sonuclari_basa_cikma_yontemleri.pdf adresinden erişildi
Sezgin, Cem(2020). COVID-19: Çalışanlara ve Çalışma Hayatına Olası Etkileri.
20 Eylü 2020l tarihinde https://www2.deloitte.com/content/dam/Deloitte/tr/Documents/human-capital/covid-19-calisanlara-ve-calisma-hayatina-olasi-etkileri.pdf adresinden erişildi